18 Haziran 2020 Perşembe

Benliğime Çıkan Yollar


Yolda , Jack Kerouac - Fiyatı & Satın Al | idefix D&R - Kültür Sanat ve EÄŸlence Dünyası

Elimdeki kitabın kapağını yavaşça kapatırken aklım yıllar önce okumuş olduğum başka bir eserin sevdiğim sözlerine gidiyor: “Gökyüzü geniş, hayat kısa, hayaller sonsuzken yol özgürlüktü.” (Kerouac, 2017). Sonsuz ihtimallerle dolu olan yol, hızla giden bir arabanın dikiz aynasına yansırken yaşadıklarımı ve hayattaki yol ayrımlarını hatırlatır bana. Yaşamın bir anlamı olduğuna inanan ben, en çok da yoldayken bu anlamı bulmaya yakın olduğumu düşünürüm. Bir otobüsün puslu camından yıldızları seyrederken, gecenin en karanlık anına bir uçakta şahit olurken, gün batımı kızıllığının sonsuz deniz maviliğiyle buluşmasını bir vapurun güvertesinden izlerken, yağmur damlalarının tren raylarına usulca düşüşünü seyrederken, çoğunlukla da dümdüz asfaltın üzerinde hızla giden arabalarda çalan şarkılara eşlik ederken hayatın yaşamaya değer olduğunu hissederim. İşte yıllar önce okuduğum bir kitabı aklıma düşüren de beni yatağımdan dahi kaldırmadan yoldaymışım gibi hissettirebilen de Paulo Coelho’nun usta kaleminden çıkmış Hippi adlı eseri oldu.
Yazar, 1970’li yılları kasıp kavuran hippi akımını gerçekçi bir şekilde aktarmış ve eserini etkileyici betimlemelerle zenginleştirerek dönemin özgür ruhunu yansıtmış bu kitapta. Belki de bu nedenle Coelho, beni yerimden bile kaldırmadan farklı şehirleri ve kültürleri tanımamı, dönemin hippi akımına uyarak benliğimi bulmak için seyahat ettiğimi düşünmemi sağladı. Yolda nelerle karşılaşacağını bilmemenin verdiği belirsizlik ve bu belirsizliğin beraberinde getirdiği özgürlük duygusu, sayfaları çevirdikçe içime işlerken saçlarım rüzgarla savrulmuş gibi oluyorum. Bilinmezliklerle dolu bir yola çıkmanın, hiçbir zaman ters gitmeyecek tek plan olan plansızlığın, bu plansızlığın önderliğinde yeni yerler keşfetmenin, bir daha göremeyeceğini bildiğin inanlarla tanışmanın, kimliksizler arasında dolaşırken kimliğini bulmaya çalışmanın yaşamak olduğunu ve yaşamın bekletmeye gelmediğini bu kitapla fark ediyorum.
Yaşam sadece yolda olanlar için var, onu yakalamaya çalışırken “Bugün hayatının geri kalanının ilk günü” (Coelho, 2018, s. 81) düşüncesiyle hızlı yaşayanlar için, dünyanın hızına yetişmek amacıyla ardından koşanlar ve yetişemeyeceğini bildiği halde asla kovalamayı bırakmayanlar için. Hem zaten ruhlarındaki coşkuyu bedenlerine sığdıramayanların kendilerini şu küçücük dünyaya sığdırmaları nasıl beklenebilirdi ki? Yollarda olmaktan ve yolun içinde barındırdığı tüm ihtimalleri göze almış olmaktan başka çare var mıydı onlar için? İşte bu noktada kitabı daha iyi anlıyorum: kendilerini bulmaya çalışanların öyküsünde kendimi buluyorum, onlar kadar cesur olamasam da.
Coelho’nun hippi arkadaşların serüvenini konu edindiği bu kitap, bende yollara düşme isteği uyandırıyor. Bazen her şeyi geride bırakıp arkama bile bakmadan gitmek, geçmişime dair her ayrıntıyı tozlu raflara kaldırarak unutmak ve kimsenin beni tanımadığı yerlerde her gün yeni başlangıçlar yapmak istiyorum. Bazen geçmişle, şimdiyle ve gelecekle yüzleşmek zor geliyor, tükendiğimi hissederek daha çok uzaklaşma ihtiyacı hissediyorum. Bazen ne yapacağımı bilemiyor, her şeyi bırakıp gidemeyecek kadar yorgun ve korkak olduğumu fark ediyorum. Hayat işte, bazen beni öyle noktalara sürüklüyor ki tek başıma yola çıkmanın mı hiçbir şey yapmadan yoldan geçenleri izlemenin mi daha zor olduğunu kestiremiyorum.
Biliyorum ki geçmişi unutmak yalnızca yoldayken mümkün; harekete odaklanarak, geriye dönüp bakmayarak, çünkü zaten o yoldan çoktan geçip gitmiş olmanın bilincinde olarak ilerleyebilir insan. Böyleleri için yoldayken ölüm yok, dert yok, düşünmek yoktur, sadece önünde kilometrelerce uzanan bir boşluk ve yüreklerindeki coşkuyu yollara dökmenin heyecanı vardır. İşte o heyecanı yaşama isteği nefes almaktan bunaldığım zamanlarda yakamı bırakmıyor, yolların unutturucu gücünü hissetmek, yeni yerlerin havasını solumak istiyorum. Bir bavula bile ihtiyaç duymadan yollara düşme isteği yükseliyor içimde, geçmişten geleceğe birkaç parça eşya bile taşımadan.
Yolların iyileştirici gücüne inanıyorum; yollar, insana verilmiş en büyük hediye olan unutma yeteneğini keşfetme merakıyla harmanlayarak kendini bulma fırsatını veriyor çünkü. Yolda olmanın her ne kadar insana iyi gelen bir yanı olsa da her şeyin insanın kafasında bittiğini fark ediyorum. Yola çıkmak bir şeyleri unutmak için bir araç yahut bir bahane olabilir ancak insan dünyanın öteki ucuna da gitse, bir santim bile ilerlemiş olmayabilir bazen. Aklı, kalbi, ruhu başka yerlerde kalmışken bedenin ilerlemesi gitmek demek midir her zaman? Böyle bir durumda yollar insanın kendini bulması için bir araç olmuş mudur ki? Yaşamın anlamını yollarda ararken insan kendi içinde de kaybolabilir, düşünceleri onu boğarken ilerleyemez ki insan. Bu nedenle dünyanın öteki ucuna da gitsem aynı aklı ve kalbi taşıdığımı, beni kaçıp gitmeye iten bütün duygu ve düşüncelerimden sıyrılmadığım sürece yerimde sayacağımı fark ediyorum. Düşünceler ve duygular geride bırakılmıyorsa yollarda kendini aramanın bir anlamı yok bence çünkü bulacağım tek şey yine eski ben olacak.
Neden sonra gözüm altını çizdiğim cümlelerden birine takılıyor: “Katillerin en kötüsü, yaşam sevincimizi öldürendir.” (Coelho, s. 64) Yaşam sevincini öldürme suçunu hep dünyaya ve yaşadığımız hayata atsak da tek katilin insanın kendisi olduğunu düşünüyorum. Yaşama sevincini sadece insanın kendisi öldürüp diriltebilir, yollar ise bu noktada umudu yeşertmek için bir araçtır ve insan yollarda kendini bulmaya çalışırken yeniden doğabilir. Hayatın bir yol olduğunu, bu yolun yalnızca yollardayken yaşamaya değer olduğunu bu kitapla fark ediyorum ve diliyorum ki bir gün ben de bu yollarda adım atmadan da yürüyebilir, bakmadan da görebilir ve kanatsız da uçabilirim. (Coelho, 2018).

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yolların Özgürlük Çağrısı